Tengri alemlerni yaratqanda, biz uyghurlarni NURDIN apiride qilghan, Turan ziminlirigha hökümdarliq qilishqa buyrighan.Yer yüzidiki eng güzel we eng bay zimin bilen bizni tartuqlap, millitimizni hoquq we mal-dunyada riziqlandurghan.Hökümdarlirimiz uning iradisidin yüz örigechke sheherlirimiz qum astigha, seltenitimiz tarixqa kömülüp ketti.Uning yene bir pilani bar.U bizni paklawatidu,Uyghurlar yoqalmastur!

Saturday, March 27, 2010

İsmail Cengiz: "Doğu Türkistan'da Cehennem Hayatı Yaşanmaktadır!"

  
Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin mücadelesini kısaca anlatır mısınız?
Bölge uzmanlarınca Orta Asya’nın kalbi olarak nitelenen, Türklerin Anayurdu Doğu Türkistan, 1949 yılından bu yana 57 senedir Kızıl Çin işgali ve istilası altındadır. Bu tarihî Türk yurdunun ismi “Şincan=Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi” olarak değiştirilmiştir.

Yaklaşık 30 milyon dindaşımızın soydaşımızın yaşam mücadelesi verdiği Doğu Türkistan’da 57 yıldır, dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanmakta, her alanda soykırım uygulanmaktadır.
Divan-ı Lügat-it Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmud, Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacip, Müslümanlığı kabul ederek tüm Asya’ya İslam’ı yayan Karahanlılar hükümdarı Saltuk Buğra Han, Nevai, General Mahmut Muhiti, Gani Batur, Osman Batur gibi tarihi şahsiyetleri yetiştiren; Göktürkler’e, Kutluk Devleti’ne, Uygur Devleti’ne ve Karahanlılar Devleti’ne kucak açan, 1873 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanan Doğu Türkistan’da yaşanan dramı kelimelerle ifade etmekte zorlanırsınız.

Ne var ki bu Türk-İslâm beldesi, 1 milyarı aşan Çin denizinde çaresizce boğulmak üzere olup, insanlık âlemi suskun ve seyirci durumdadır. Ve aynı zamanda 1.828.418 km2 genişliğindeki bu vatan parçası, Türk Dünyası içinde esaret altında kalan sınırları belli tek vatan parçasıdır.

Petrol, doğalgaz, uranyum, volfram, altın, kömür, tungsten gibi oldukça değerli ve zengin rezervlere, kaynaklara sahip olan, gelecek yüzyılın en zengin bölgelerinden biri olmaya aday olan Doğu Türkistan’da tek kelimeyle cehennem hayatı yaşanmaktadır. İnsanlarımız nükleer denemelerde canlı kobay olarak kullanılmaktadır… Bebelerimiz doğum yasağı, nüfus kontrolü bahanesiyle zorunlu kolektif kürtaja tabi tutulmakta, ana karnında iken veya doğumdan hemen sonra şırınga ile katledilmektedir… On binlerce insan sırf dini ibadetlerini yerine getirdiği için, sırf milli ve dini kimliklerinden dolayı hayvanların bile yaşayamayacağı kamplarda, zindanlarda tutulmakta ve bunların bir çoğu da kurşuna dizilmeyi beklemektedir…
Ancak ne acıdır ki; Kosova’dan, Bosna’dan, Filistin’den beter bir trajedinin yaşandığı Doğu Türkistan’da kardeşlerimize yönelik zulüm ve baskılar karşısında, o insanlara yardım elini uza-tacak, feryatlarına kulak verecek, gözyaşlarına mendil tutacak bir devlet yoktur…

Çin Hükümeti; hür dünyanın sessizliği, vurdum duymazlığı karşısında daha da cesaretlenerek, bilhassa 11 Eylül İkiz Kulelere yapılan saldırıyı bahane göstererek devlet terörü uygulamaktadır… Yargısız infazlar yapılmakta, gençlerimiz stadyumlarda enselerine kurşun sıkılarak öldürülmektedir… Doğu Türkistan’ı tamamıyla Çinlileştirmek için her türlü gayret gösterilmektedir…

Batılı ülkelerin bu bölgede yaşanan trajedi karşısında suskun kalmasını anlayabiliriz. Ancak Türkiye’nin ve diğer İslâm ülkelerinin kendi soydaşına, dindaşına yönelik bu soykırım karşısında suskun kalmasını anlamak ve kabullenmek mümkün değildir. Bu sessiz ve kayıtsız tavır, feryatlara kulak tıkayan nemelazımcı zihniyeti anlamak mümkün değildir…

Ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilere kimsenin diyeceği yok. Uluslar arası hukuk çerçevesinde Çin ile diplomatik ilişkilerin geliştirilmesine kimsenin itirazı olamaz… Ama üç kuruşluk mal satma uğruna 30 milyonluk bir toplumun bağımsızlık ve hürriyet talebini ve insanca yaşama gayretini yok saymaya Türk ve İslam ülkelerinin hakları olmayacağını ifade etmek istiyorum… En azından Uluslar arası Af Örgütü’nün yaptığı gibi, yaşanan insan hakları ihlalleri karşısında diplomatik lisanla Pekin yönetimini uyarmak gerekir ve gerekirdi. Maalesef bu da yapılmadı. Yapılmadığı gibi, Türkiye’deki Doğu Türkistan faaliyetle-rine gizli Başbakanlık genelgesiyle yasaklamalar getirilmek istendi… Dindaşlarımız enselerine kurşun sıkılarak öldürülürlerken biz Çin Cumhurbaşkanını devlet şeref madalyası ile ödüllendirdik…

Niçin Sürgünde bir Hükümet Kurma ihtiyacı duydunuz ve Neden ABD’de?
Başka çaremiz olmadığı için… Maalesef ABD’den başka hiçbir ülkeden Sürgünde Doğu Türkistan Hükümeti’nin kurulması ve ilan edilmesi ile ilgili izin alamadık. Mecburiyetten Washington’da Parlamento binası içinde Sürgün Hükümeti’ni ilan ettik. Ancak asla ABD Hükümetinden bu konuda talimat veya yönlendirme almış değiliz. ABD’ye de bağlı değiliz. Tabii ki ABD kendi çıkarları gereği bizleri kullanmak istiyor. Biz bunun farkında ve şuurundayız. Ancak milletlerarası kamuoyunda sesimizi duyurmak için böyle bir sembolik de olsa oluşuma ihtiyacımız vardı. “Sürgünde” ifadesini kullanmak suretiyle, Doğu Türkistan’ın işgal ve esaret altında olduğunu dünyaya bir kez daha duyurmak gerekiyordu. Sebep budur.

Kurduğunuz, Sürgün Hükümetine Türkiye içerisinden ve dışarıdan ne gibi tepkiler geldi?
En başta Çin Hükümeti’nden tepki geldi. Türkiye’de ise Doğu Perinçek grubu, Aydınlık’çılar bu gelişmeden oldukça rahatsızlık duydular. Tabii bir de meselenin iç yüzünü kavrayamayan dostlarımızın bir kısmı da –haklı olarak- ABD’den medet ummanın yanlış olacağını ifade ettiler. Çinli yetkililer Dışişlerine nota verdiler. Dışişleri de Sürgün Hükümetinin kuruluşunun Türkiye’de gerçekleşmediğini, dolayısıyla muhatabın Türkiye olamayacağını ifade ettikleri duyumunu aldık.

Doğu Türkistan davasına ve Hükümetinize TC yetkililerinin bakışı nasıl?
Sürgünde Doğu Türkistan Hükümeti’nin kuruluşu ile ilgili olumlu veya olumsuz herhangi bir tepki almadık. Sayın Başbakan olsun, sayın Dışişleri Bakanımız olsun, sayın Çiçek olsun Hükümetin bir çok bakanı geçmişlerinde bu dava ile yakından ilgilenen kişiler. Dolayısıyla Doğu Türkistan meselesini, orada yaşanan Çin zulmünü yakından bili-yorlar ama konumları gereği olsa gerek şu anda aktif konumda değiller. Zaten böyle bir beklentimiz de yok. Sadece bize mânen destek olmaları yeterli…

ABD’nin hem İslâm dünyasında ve hem de dünya genelindeki işgalci –emperyalist görünümü, Hükümetinizin, hem Türkiye’de ve hem de dünya genelindeki görünümünü ve faaliyetlerini nasıl etkiliyor?
Şu bir gerçek. ABD dünyayı yönetmeye talip olan süper güç konumunda… Kendi çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar. Dolayısıyla Çin’e karşı tavır alabilecek iki veya üç ülkeden biri ABD’dir. Ancak, ABD’nin Irak ve Afganistan’daki operas-yonları, Bosna ve Kosova’daki tavrı ve Filistin meselesindeki tarafgir tutumu ve İran ile Suriye’ye yönelik tehditlerini hoş karşılamak da mümkün değildir. Bu nedenledir ki, ABD’de kuruluşu ilan edilen “Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti”nde değişiklik yapılmış, ABD vatandaşı olan Hükümetimizin kurucu Başbakanı Anwar Yusuf yapılan toplantı sonucunda Başbakanlıktan azledilmiş ve yerine Avustralya’da ikamet eden Damian Rahmet adlı bir Uygur vatandaşımız Sürgün Hükümeti’nin Başbakanı olarak atanmıştır.

Doğu Türkistan’da Çin devletinin işgal politikası, bölgedeki diğer Türk Cumhuriyetlerini nasıl etkiliyor?
Her ne kadar bağımsızlıklarını kazanan Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan gibi ülkeler, tam anlamıyla siyasi, askeri ve ekonomik açıdan güçlü olmadıklarından dolayı Çin’in talebi üzerine Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmuş olsalar da, gerçekte Çin’i kendileri için bir tehdit olarak görüyorlar. Ancak yukarıdaki sebeplerden dolayı Çin’e karşı tavır sergilemeleri şu anda mümkün görülmüyor. Sürekli artan Çinli nüfusun yakın gelecekte kendi güvenliklerini de tehdit edeceği endişesine sahipler. Ancak bilhassa Kırgızistan ve Özbekistan, kendilerine sığınan Uygur mültecilere zorluk çıkardıkları gibi, Pekin yönetiminin taleplerini de yerine getiriyorlar. Mesela şu anda Kanada vatandaşı olmaya hak kazanan BM Mülteci statüsündeki Hüseyin Jelil adlı Uygur Türkü, ailesini ziyaret etmek amacıyla Kanada’dan Özbekistan’a geldiğinde Çinlilerin talebi üzerine suçsuz yere Özbekistan KGB’si tarafından tutuklanmıştır. Çin Hükümeti, bu gencin kendilerine iade edilmesini resmen Özbekistan’dan talep etmişlerdir. Bu gencimiz Çin’e iade edildiği takdirde ensesine kurşun sıkılarak idam edilecektir. Suçu, Çin’deki soykırımı dile getirmek ve BM vasıtasıyla Kanada’ya iltica etmektir. Şu anda Uluslar arası Af Örgütü bu gencin salıverilmesi, Kanada’ya geri gönderilmesi için girişimlerde bulunuyor. Sizlerinde bu konuda yardımlarınızı bekliyoruz. Sözün özü fer-yatlarımızı duyan yok… Derdimize derman olan yok…

Çin’in, Kırgızistan üzerindeki politikaları, Doğu Türkistan’ı nasıl etkiler?
Çin Hükümeti Kırgızistan’da yoğun bir lobi faaliyetinde… Aynı şekilde Kazakistan’da da öyle. Çünkü bu ülkeler, Doğu Türkistan’a komşu ülkeler. Ve bu kardeş ülkelerde Doğu Türkistan menşeli yaklaşık 1,5 milyon insan yaşıyor. Bilhassa Çin Hükümeti, siyasî, ekonomik kredilerle Kırgızistan üzerinde baskı kuruyor. Buradaki Doğu Türkistanlıları kontrol altında tutmak ve Çin karşıtı eylem içinde olmalarına engel olmak istiyor.

Genelde, Orta Asya özelde Kırgızistan üzerindeki, ABD-Çin-Rusya çekişmesinin hem Orta Asya Tük milletine ve hem de Doğu Türkistan Uygur Türklerine tesiri nelerdir?
ABD’nin hedefi; Çin’i parçalamaktır… Rusya da Çin’in parçalanmasından memnun kalacaktır. Ya da en azından Çin’de rejim değişikliği yapılmak istenmektedir. Çin’in demokrasiye geçmesi, komünist sistemi terk etmesi arzulanmaktadır. Onlara göre bu durumda Çin’de işgal ve istila altında bulunan Doğu Türkistan, Tibet, İç Moğolistan ve Mançurya gibi özerk bölgelerdeki halklar da bağımsız ve özgür yaşama taleplerinde bulunabileceklerdir. Bu bakımdan Çin’in abluka altına alınması gerekmektedir. Doğuda Japonya, güney doğuda Tayvan, güneyde Hindistan, güneybatıda Afganistan vasıtasıyla Çin’i abluka altına alan ABD; batı tarafında Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan üzerinden üsler vasıtasıyla Çin’i çember içinde alıp, içten parçalamayı veya bu ülkelerdeki üsler vasıtasıyla Doğu Türkistan halkını kışkırtarak iç savaş çıkarmayı hedeflemektedir. Bu durumdan ister istemez Doğu Türkistan Türkleri zararlı çıkacaktır. Tıpkı Irak’ta ve Afganistan’da masum halkların yaşadığı durumu Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızın, dindaşlarımızın yaşayacağı endişeyi taşıyoruz. Bu endişe körü körüne halkımızın kırılması endişesidir. Yoksa Allah yolunda, vatan için, bayrak için, bağımsızlık ve özgürlük için her Doğu Türkistanlı şehid olmaya hazırdır.

http://www.aylikdergi.com/roportajlar/Ismail%20Cengiz.html

Uyghuristan

Freedom and Independence For Uyghuristan!

FREE UYGHURISTAN!

FREE UYGHURISTAN!
SYMBOL OF UYGHUR PEOPLE

Blog Archive